11 Kasım 2017 Cumartesi

Aynı hataya yine düşeceğiz (mi)


Futbol gündeminin ana konusu malum, yabancı kuralı. Galatasaray'ın 14 Ekim'deki Atiker Konyaspor maçına 11 yabancı ile başlaması tartışmaları alevlendirmekle kalmadı, Devlet Bahçeli gibi bir ismi de olayın içine çekti...

Türk futbolu sanıyorum ki Beckett'in "Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil" sözünü şiar edinmiş vaziyette. Tabi tersten bir durum söz konusu. Hataları sürekli tekrarlayıp yeniliyoruz. Bıkmıyoruz bundan üstelik. Süper Lig'de 2015-16 sezonunda başlayan 14 yabancı kuralı daha 2. sezonuna yeni girmişken tartışmaya açıldı bile. Tipik futbol tablomuz bu esasında. Günlük planlar, günlük düşünülen sonuçlar ne yazık ki uygulamaları da çabuk tartışmalı hale getiriyor. Bu yaz Rıdvan Dilmen'in açtığı yolda gündem kışa sarktı. Öyle ki tartışmalar bu kez daha geniş kapsamlı. Cumhurbaşkanı'ndan Devlet Bahçeli'ye kadar siyasetin "önemli" yüzleri de bu kez topa giriyor. Bahçeli, 11 yabancı ile çıkan Galatasaray'ı "Böyle takım mı olur, Galatasaray adını değiştirsin" diye eleştirirken biraz da naçizane görüşlerimi belirteyim.

Bence en büyük sorun futbolda hala liyakati esas alamıyor oluşumuz. Bir futbolcunun kalitesine değil de vatandaşlığına bakıyor olmak başlıca takıntılarımız arasında. Kısıtlamayı savunan kesimin en çok sarıldığı örnek Galatasaray'ın 2000 kadrosu. Orada Türkiye'nin belki de tarihinde görebileceği en iyi jenerasyonu yakalamıştık. Yabancılardan kat kat üstün yerli isimler çıkıyordu. Onları Hagi gibi bir üstatla tamamlamak yeterliydi. Bugün yetiştirme kısmında temel sorunları aşamadan ilk şüpheli olarak bu kuralı görmek tembellikten başka bir şey değil.

Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi grubunda ilk 4 maçını 3 galibiyet ve 1 beraberlikle geçmesi, Süper Lig'de son dönemin en gollü sezonunun yaşanması gibi iki önemli olay gözardı ediliyor. Eski kuralla Beşiktaş'ın bu başarıyı sergilemesi mümkün müydü? Kaldı ki Kara Kartal'ın gol yükünü Cenk Tosun çekiyor. Yani, başarabilen, yeteneğini yükselten zaten kadroya giriyor.

Şimdi önümüzde yine kritik bir süreç var. Ya bu düzenlemeye birkaç sezon daha şans tanıyıp meyvelerini toplayacağız ya da yine defalarca aynı hataya düşüp "Euro'cu yerli lobisini" ihya edeceğiz. Benim umudum ve tahminim bu kez o kadar kolay olmayacağı yönünde. Kulüp başkanları açıklamaları ile bir "direnç" ortaya koyuyor. Bugüne kadar iktidarın futbol adamı olarak bilinen Göksel Gümüşdağ dahi, siyasilerin onca açıklamasına rağmen mevcut düzeni savunmakta. Üstüne üstlük futbol artık sınırların çok kolay aşıldığı bir dünya oldu. Ligimizi bizler değil Katarlılar yayınlıyor. Tekrar kısıtlı yabancı sistemine dönüldüğü takdirde aboneliklerini iptal edeceğini söyleyen birçok izleyici var. Buna Katar razı olmaz. Çünkü iplerin tamamı elimizde değil artık. Bu yaşanan tartışmaların "gaz alma"dan öteye gitmediğini düşünüyorum. Öyle umuyorum. N'olur öyle de olsun!