25 Nisan 2017 Salı

#FrantisekRajtoral


Pazar günü evinde intihar eden Gaziantepspor'un Çek oyuncusu Frantisek Rajtoral, özellikle Plzen döneminden beri ilgi ile takip ettiğim bir isimdi. Bu topraklarda onu izleyecek olacağımız için ilk geldiği günlerde çok sevinmiştim. Hayata veda kararının ardından klasikleşen "çok sevecendi, nasıl oldu bilemiyorum" yorumları bir yana onun uzun yıllardır çeşitli sorunlarla boğuştuğunu öğrenmiş olduk. Hala şaşkınım. Üzgünüm. Huzur içinde uyusun...

Salzburg'un gençleri zirvede!


Avrupa''da sezonun ilk kupası Salzburg'a gitti. Ali Palabıyık'ın düdük çaldığı UEFA Gençlik Ligi Final maçında Avusturya ekibi Salzburg, Benfica'yı 2-1 yenerek bu kupadaki ilk zaferini elde etti. Turnuvaya Yerel Şampiyonlar Yolu'ndan katılan ve elediği takımlarla dikkatleri çeken Avusturya temsilcisinin gollerini 72'de Patson Daka ve 76'da Alexander Schmidt kaydetti. 2014'ten sonra ikinci finaline çıkan ve yine kaybeden Benfica'nın tek golünü 29. dakikada Jose Gomes attı.

9 Nisan 2017 Pazar

Bu sistemde yarar VAR


Aralık 2016'daki FIFA Kulüpler Dünya Kupası'ndan bu yana futbol aleminin bir gündem maddesi yoğun biçimde haberlere konu oluyor. VAR (Video Assistant Referee / Video Yardımcı Hakem) dertlere derman olacak mı? Yoksa oyunun "ruhunu" öldürecek mi?

Futbol ve teknoloji ilişkisi halen zoraki bir biçimde şekillenmeye devam ediyor. Gol çizgisi teknolojisi bir süredir futbolun içinde önemli bir yer etmeye başladı esasında. Gerçi buna bile burun kıvıran bazı eyleyicileri ve eski hakemleri görüp duruyoruz. Onlar için kötü haber ise son dönemde sıklıkla konuşmaya başladığımız Video Yardımcı Hakem uygulaması. Kısaca VAR. Uygulama önceden de dillendiriliyordu gerçi ama asıl büyük çıkışını şüphesiz ki Aralık 2016'da Japonya'da düzenlenen FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nda gerçekleştirdi. İlk büyük sahne tecrübesini burada tadan VAR, yarı finaldeki Atletico Nacional - Kashima Antlers karşılaşmasında "verdiği" penaltı ile tarihe de geçmişti.

Daha sonra, futboldaki birçok yeni uygulamayı yürürlüğe koyma hususunda "hevesli" olan Türkiye Futbol Federasyonu, bu teknolojiye sıcak baktığını gerek yönetim gerekse Yusuf Namoğlu vasıtası ile dillendiriyordu. Diğer yandan sistemin yeşil sahadaki parlayışı da sürüyordu. Geçtiğimiz ay sonunda oynanan Fransa - İspanya hazırlık mücadelesinde Fransa'dan Griezmann'ın ağlara gönderdiği vuruşunun VAR ile ofsayt olduğu tespit edildi. Bununla da kalmadı İspanyol Deulofeu'nun ilk etapta ofsayt gerekçesi ile sayılmayan golünün uygulama üzerinden ofsayt olmadığı anlaşılınca gol geçerli sayıldı.

Oyunun artık değiştiği ve -ne yazık ki- parasallaştığı bu devirde "futbol hatalarla güzel" garabetini biraz daraltmamız gerekiyor. Evet futbolun hataları, kalecinin elinden kaçırdığı topla, forvetin bomboş kaleye atamadığı yüzde 99.99'luk pozisyonla, defansın kendi kalesine yazdığı "enfes" gollerle güzel. Peki ayan beyan çizgiyi geçen topun gol değeri bulmaması, açık ara ofsaytların gözden kaçırılması mutlu eden hatalar mı? Şampiyonlukları, kümede kalmaları belirleyen bu kararlar artık salt hakem insafına bırakılamaz. Büyük infiale neden olan hakem hatalarında ilgili federasyonların bile hakemlerini yalnız bıraktığı bu dünyada, hakemleri koruma adına da gerçekten iyi olacak bu veya benzeri sistemler.

Ekranlarda hakemleri her seferinde diline dolayan yorumcuların, yöneticilerin, teknik adamların vs. bu uygulamalara da en çok karşı çıkan güruh olması ayrıca tuhaf. Bir nebze şu anlaşılır; ne kadar hatalı hakemler varsa onların demeçleri de, ekranda gözükme miktarları da o kadar çok oluyor ne yazık ki. Bunun içindir ki çok istenmiyor. Yine de vicdanlı, aklı selim kişilerin çoğalması ile bu yeniliklerin hayata geçişini hızlandırmak mümkün.

Malum kişilerin en çok itiraz ettiği iki husus, bu sistemle birlikte oyunun "ruhunun" bozulacağı ve incelemelerle oyunun soğuyacağı şeklinde. Kendilerine şunu sormak istemişimdir. Futbol bugün, yayılmaya başladığı 1800'lü yılların ikinci yarısındaki haline ne kadar benziyor? Penaltı da sonradan ilave edildi. Ya da ofsaytın her 10-15 yılda bir yeni yorumlarına tanık oluyoruz. Her şey gibi futbol da değişir. Diğer husus ise oyunun soğuyacağı iddiası. Şu an İngiltere Premier Ligi dahil her futbol organizasyonunda top 90 dakikanın tamamında oyun içinde mi kalıyor? Bir ara yanlış hatırlamıyorsam bizim Süper Lig'de bu süre 40-45 dakika falandı. Neticede tenis, basketbol veya voleybol gibi rallilerin, hızlı hücumların oyunun hamurunda olduğu bir spordan bahsetmiyoruz. Hem inceleme süresi dakikaları bile bulmuyor. Maç sonunda vicdanların tatmin olması için, adaletin mümkün olduğunca yerini bulması için birkaç saniye geçmiş sorun değil. Yeter ki canlar yanmasın.

Beni bilen bilir, okuyan fark etmiştir. Benim "kızıl elmam" hakemsiz oyun. O olmadı, saha içinde aktif görev almayan, karşılaşmaları görüntülerle takip eden 20-25 kişilik heyet tarzı hakemlik. VAR da bu yolda önemli bir adım. "Ben hakem konuşmam ama..." diye başlayan samimiyetsiz tiplere inat bu sistemler tamamıyla desteklenmeli. Futbolda adaletin sağlanamadığı her gün kaos, her gün acı, her gün olay. Gerçekten sıkıldık...

8 Nisan 2017 Cumartesi

Futbol gönlü tekle yetinir mi ki?


Birden fazla ve hatta işi abartıp onlarca futbol takımını desteklemek mümkün mü? Ben şahsen epey bir süre bu yolda yalnız olduğumu düşünmüştüm. Daha sonra bazı insanları tanıdıkça bunun nadir bir şey olmadığını kavradım. Ama yine de bir şeyler eksikti. Ben çok fazla takım tutuyordum ve bu çoğu kez eleştiri konusu da oluyordu. Aradığım kişiyi bir dergi sayfasında, Socrates'in Mart sayısının son konusunda buldum. Esasında ismen bildiğim birisiymiş; John Stanier. Battles, Tomahawk ve The Mark of Cain gruplarının davulcusu olan müzisyen Newcastle United, Hertha Berlin, Atletico Madrid, FC Tokyo, Galatasaray, Lanus, New York Red Bulls, Ajax ve Inter taraftarı. Bazısını çok sıkı, bazısını uzaktan destekliyor. Tıpkı benim gibi. Ben mi? Galatasaray, Juventus, Liverpool, Valencia, Lyon, Freiburg, Stjarnan, Arsenal Tula, Mlada Boleslav takımlarını tutarım. Kimisini yakın ve yürekten takiple, kimisini uzaktan sevmeyle. Tıpkı Stanier gibi. Kendisini anlıyorum. Çünkü meşin yuvarlak nerede yuvarlanırsa orası bizim başkentimiz...

Bunu okuyanlara da Tomahawk - Long, Long Weary Day parçası armağan olsun...

Yaşı üç, mesleği anonsçuluk

Everton’ın bu pazar Goodison Park’ta Leicester City’yi konuk edeceği karşılaşmada anonsları üç yaşındaki Elijah yapacak.
‘Taraftar günü’ etkinliği kapsamında bu görevi üstlenen Elijah, maç öncesinde Everton’ın ilk 11’ini sayacak.